Geçmişten günümüze Türklerin çorba kültürü Soğuk kış günlerinde dumanı üstünde tüten sıcacık çorba hemen içimizi ısıtıverir. Bir evde "çorba kaynaması"nın kültürümüzde aile ortamını, birlik ve beraberliği, samimiyeti ve pek çok değeriçağrıştıran metaforik anlamları vardır. Hal böyle iken kültürümüzde kadim dönemlerden itibaren öğün sınırlarını aşan çorbalar kaynamaktadır. Peki, severek içtiğimiz çorbaların; Orta Asya, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerindeki konumuna, kısaca geçmişten günümüze gelen serüvenine ne kadar hakimiz?
Türklerin baş yemeği çorbadır. Önce koyun etinin suyu ile yapılmış pirinç çorbası içilir. Çorbaya limon suyu veya sirke dökülür, biraz da karabiber koyarlar. Böylece ortaya koyu bir çorba çıkar… Koyun etinden yapılan çorbanın içine bazen taze bulgur da konur. Bu çorbaya bulgur ya da buğday çorbası derler… Türkler, tavşan, karaca vb. av hayvanlarını, Macaristan’da olduğu gibi baharatla pişirmesini bilmezler. Bunu fazla önemli de bulmazlar. Her türlü eti tuzla [ve suyla] pişirip çorbanın içine koyarlar. Tavuk etini de pişirdikten sonra parçalayıp pirinç çorbasının içine koyarlar ve sofraya getirirken üzerine maydanoz koyup tarçın saçarlar.“
1553 yılında İstanbul’a gelen Dernschwam’ın günlüğündeki bu satırlar Osmanlıların beslenme geleneğinde çorbanın önemini ve pişirme yöntemlerini çok güzel özetliyor.
Osmanlı sofrasının baş yemeklerinden olan çorbanın geçmişi çok eskidir, ta Orta Asya bozkırlarına kadar uzanır. Bir zamanlar Orta Çağ’da Orta Asya’da yaşayan göçebeler arasında çok yaygın olan ve tahıllardan yapılan sulu lapamsı yiyecekler, Osmanlı döneminde ve günümüzde, Türkiye’nin her yerinde iştahla tüketilen çeşitli çorbaların büyük bir olasılıkla atalarıdır.
Türkler, Anadolu’ya geçtikten sonra geleneksel beslenme kültürlerinin bir parçası olan çorba içme alışkanlığını elbette sürdürdüler ve sadece sürdürmekle kalmayıp alabildiğine zenginleştirdiler. Böylece et, pilav, hamur işi ve tatlıların yanı sıra çorba da Osmanlı mutfağının önemli parçası oldu.
Çorbanın geleneksel bir yiyecek olması dışında besleyici ve de ekonomik oluşu, toplumun tüm kesimleri arasında yayılmasına neden oldu. İmparatorluğun her yerinde halkın en alt kesimlerinden padişaha kadar herkes akşam yemeğinde, hatta çoğu kez sabah kahvaltısında bile çorba içerdi.